BEN Mİ ? BİZ Mİ ?

2024-09-14 23:53:37

 Her nedense; birçok zaman ve zemin içinde: Güzellikleri görmek için, düşünmeden görmeye çalışmayı nesilden nesile aktarmayı alışkanlık haline getirmeyi düstur edinenlerimiz toplum içerisinde; ne yazık ki kol gezmektedir.

 

Halbuki düşünerek kıyaslayarak gözlerimizi kapatmadan bakmamız gerekmez mi?

 

Gerekir ise: Her birey algılama gücü ve de becerisi dâhilinde kesintisiz olarak; bulunduğu zemine, zamana ve de imkânlarına göre eğitim hareketlerinden yararlanması gerekmez mi? Zira eğitimsiz bireyler ve de toplumlar; kölelik zincirlerinin halkalarını kendi boyun ve de beyinlerine kendileri takmış olmazlar mı?

 

Hiçbir alt yapımız olmamasına rağmen; zaman zaman kendimizi okyanusun bilinmeyen yerlerine yol almış, rotası belli olmayan bir geminin kaptanlığına soyunarak yol almaya çalışırız. Her nedense; toplumun içerisinde ki bazıları; sosyal ilişkilerin kaynağındaki bazı kavramları, kendilerinde özdeşleştirenlerden sayanlar;

BEN-BENİM kavramının uzantısı sonsuz karanlık, uçurum, dikenli ve akıbetsiz yolların alt birimleri olan; yalan, iki yüzlülük, riyakarlık, bencillik ve hırsızlık olgusu ve de kavramları ile beslerler.

BİZ-BİZLER kavramının uzantısı olan; sonsuz aydınlık yolun ötesinin alt birileri de; sevgi, saygı, hoşgörü, paylaşımcı, HAK’kı hak bilen; kısacası adam gibi kul olabilmedir.

Günümüz toplumunda her nedense BEN-BENİM gurubu ayyuka çıkmış her uğradıkları yeri harap ederek Türk toplumunun özünü oluşturan BİZ-BİZLER gurubunun üzerine gidilerek; Türk gelenek görenekleri, örf ve adetleri, inançları belirli çevreler ve de akımlar tarafından asimile edilerek, kendilerince şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Oysaki geçmişimizden dersler çıkarmamız gerekmiyor mu?

Gök ve yeryüzünü pırıl pırıl aydınlatan bir yaz mevsiminin günlerindeydik. Dört beş arkadaş sözleşmişçesine sabah-öğle vakitleri arasında buluşup; büyük bir gayretle fırıldak çevirme yarışına girmiştik o gün.

Arkadaşımız Salih bir süre bizi izlemişti. Bir süre düşünceye dalarak; bu fark edişimin hemen ardından fırıldağımı ipi ile birlikte uzatıverdim Salih’e kaptığı gibi anında sarıverdi ipini fırıldağın sonrasında savuru verdi yere; fırıldak öylesine dönüyordu ki yerde sesi kulaklarımıza kadar geliyordu. Salih’in sevincini hepimiz paylaşabilmiştik; çünkü içimizde en güzel fırıldak çeviren arkadaşımız Salih’ti. İbrahim’de fırıldağını veriyordu ki Salih’e bir ses duyuldu ilerden oğlum Saliiih diye. Koşarak gidi verdi sesin geldiği yere, sanki bir solukta da gelivermişti yanımıza elindeki fırıldağı ile hepimiz Salih’in fırıldağını incelemeye koyulduk. Sanki fabrikadan yeni çıkmış bir arabayı inceler gibiydik hepimiz. Fırıldağın üzerindeki kırmızı, mavi, yeşil renkler ve de sivri kaburgasını. Salih yine ipini sardı fırıldağını öylesine yere savurdu ki fırıldağını bizler baka kalmıştık arkasından; ders almak istercesine. Yine bir ses duyulu vermişti Salih adına, bu kez ses veren; Haççe teyze idi,

             -Oğlum Saliiih acıkmadınız mı? Hala diyerek.                       

Oyuna öylesine dalmıştık ki, Haççe teyzeye aldırış bile etmiyorduk; bir süre bizlere bakındıktan sonra dönüvermişti evine. Nice zaman sonra elinde bir tepsi ile yaklaşıvermişti yanımıza. Annesini gören Salih koşarak gitmişti yanına, sonrasında bizlere dönerek;

              -Laaaaaannn! hadin gelin! buraya annem ekmek getirmiş diyerek.

               Hepimiz oyunu bırakarak, koşuvermiştik ekmek yemeye; olduğumuz yere çökerek, daire oluşturmuştuk sofra başına:Peynir, pekmez, turşu, çemen bile ağzımızı acıtırken ,tatlı geliyordu bize.Kısa bir süre içerisinde gelen tepsiyi tertemiz bir şekilde gönderivermiştik. Salih’le; oyun bitiminde Haççe teyzeyi ziyaret ederek; kendisine de memnuniyetimizi bildirmemiz gerekiyordu. Öyle de yaptık. Yine o hesapsız, tevazulu hoşgörülü gülümsemesiyle, o yaptığı yardımın hiç önemi olmadığını, olağan bir davranış olduğunu bizlere, bir çırpıda anlatıvermişt

Bu Yazı 641 Kez Okunmuştur


Site Sahibi : Fevzi Güllü

Anahtar Kelimeler : ben biz